Kankamın İstanbulda olan babası hastalanmış, 15-20 gün hastanede refakatçı kalması gerekmişti. Arabaları olmadığı için eve alınacakları her zaman bana sipariş ederlerdi. Kocası İştanbula gittiğinde rüyalarımın kadını Seval beni aradı ve siparişini verdi, şu saatte gel dedi. Dediği saatte zili çaldım, kapıyı açtı. Benim ellerim alışveriş poşetleriyle dolu, onun elinde sütyen, memeler taş gibi, göğüs uçları baş parmağımın boğumundan daha iri sertleşmişler, alt tarafında varlığı ile yokluğu belli olmayan bir tanga vardı. Böyle manzaraları hayal gücüm yardımıyla rüyalarımda çok yaratmıştım. Ama bu kez sahici idi. Dilim tutuldu adeta…
“Bu kez kaçamazsın Ozan bey! Bu am bugün bu yarağı yiyecek. Gerekirse bu göt de bu yarağın tadına bakacak!” dedi. “Tanrım sen benim aklıma mukayyet ol!” diye dua ettim. Ama o, “Bırak dua etmeyi, yarağa susamış amın dini imanı olmaz. Çıldırmak üzereyim, anlamıyor musun? Sikeceksin beni, hatta gerekirse bu 15-20 gün içinde hergün sikeceksin ve beni hamile bırakacaksın!” dedi. “Yahu benim 4 çocuğum var, yuvamı yıkma. Ben de senin için ölüyorum, ama mümkünü yok, olamaz, sana elimi sürsem karım beni boşar valla!” dedim. “Karın benim sırdaşım. Kocamın 9 cm’lik yarağıyla tatmin olmadığımı, hayatta birkez bile orgazm yaşamadığımı, mutsuz olduğumu o da biliyor ve seni bana bir süreliğine ödünç vermeyi kendisi teklif etti!” dedi…
“Karım hayatta öyle birşey teklif etmez!” dedim. “Bak şimdi karına telefon açıyorum, kendi kulağınla dinle!”dedi ve gerçekten telefonun sesini dışarı vererek aradı, “Gülnihal hayatım, şu anda Ozan benim yanımda, benim bir elimde sütyenim, kıçımda da da tangam var. Kocan büyük eziyet çekiyor, yarağı pantolonunu delecek durumda ve benim daha da berbat durumda olduğumu biliyorsun. Kocanın yarağının tadına bakmama izin veriyormusun hayatım?” dedi. Karım da, “Tepe tepe kullan Sevalciğim. Zaten Ozan yıllardır beni sikerken aslında seni sikiyordu. Onun da hayali gerçekleşsin! Size iyi sikişmeler!” dedi.
Kulaklarıma inanamadım. “Eh benden günah gitti, kankam beni affet!” diyerek, 92-66-92 vücut ölçülerine sahip, hayallerimin dudaklarına yumulmam bir oldu. 5 dakika dillerimiz dudaklarımız birbirleriyle oynaştı, ağız sıvılarımız birbirine karıştı. Sıra memelere geldi. Tanrım ne memelerdi bunlar, dünya dünya olalı böyle bir güzelliğe tanık olmamıştır. Mona Lisa tablosundaki memeler halt etmiş Seval’in memelerinin yanında. Ağzımı dayadım, yılların susamışlığını içime çeke çeke emdim. Hiç doğurmadığı için emzirmemişti, üstelik kocasını sevmediği için hiç öptürmez, hiç sevdirmezdi, bana saklamış hep bu güzelliğini…
Ben memelerini emdikçe, Seval, “Tanrım, böyle bir zevk olamaz!” diye adeta hırlıyor, boyunlarını yaladıkça zevkle gülmek arası bir sesle kıkırdıyordu. Memelerden sonra plajdan tanıdığım göbeğine iniyorum. Göbeğinden biçimli bacaklarına iniyorum. Öpe yalaya, ayak parmaklarına iniyorum. Ayak parmaklarının güzelliğinden sıkça söz ettiğimden, eskiden beri ayaklarına gayet iyi bakım uygular ve renk renk ojelerle süsler, beni delirtirdi. İşte şahane ayak parmakları önümdeydi. Dakikalarca tek tek her iki ayağının bütün parmaklarını emdim. Sonra elinin parmaklarını emdim. “Orospum, fahişem, sen dünyanın en güzel kadınısın, amını götünü sikip dağıtacağım senin!” gibi sözlerle de gaz veriyordum. O da, “Sikmezsen şerefsizsin, orospu çocuğu, piç, hayvan!” gibi küfürlerle karşılık veriyordu…
Sıra tangasını çıkarıp amını yalamaya gelmişti. Ben yalarken kaçıncı kere orgazm olduğunu kendisi de unuttu. Bu am değil, bir güzellik vadisiydi, tarifi mümkün değildi. Yalamaya başlar başlamaz Klitorisi bir fındık kadar şişmişti. Saçlarımdan çekmeye, “Haydi artık sok şu yıllardır yemek istediğim yarağı!” demeye başladı. Ben de, “Öyle yağma yok, biraz daha yalvarmalısın, bu yarağı yemek her orospuya nasip olmaz!” diyorum. “Sok ulan piçin evladı, yanıyorum görmüyormusun pezevenk!” deyince, sular seller akan bir dereye benzeyen amına bir anda gömdüm 19 santimlik savaş aracı yarağımı. Bir “Ohhhhh!” çekti ki, çölde günlerce susuz kalmış bir insan litrelerce su içse aynı ohhh sesini çıkaramaz, aynı mutluluğu hissedemez, mutluluk duygularını dışarıya yansıtamaz. Ben amına pompaladıkça, Seval, “Tanrım, mutluluktan öleceğim galiba!” diye haykırıyor. Ve nihayetinde ikimiz de aynı anda boşaldık!
Sevgili okurlar, bu, arkadaşımın karısını ilk sikişimin hikayesi. Seval yarağımın tadını alınca, karıma yalvarıyor yakarıyor, “Beni bu yaraktan mahrum etme!” diyor. Bu sikişlerimin elbette ikincisi, üçüncüsü, onuncusu, yüzüncüsü de oldu. Karımı ziyarete geldiğinde, bana telefon ediyorlar. Sevali bazen karımın nezaretinde, bazen tek, bazen de karımla ikisini birlikte sikiyorum. Kankamın yanında ise eskisinden daha mutaassıp havalara bürünüyoruz. Ama bu arada yeni karımdan da ikişer yıl ara ile 2 oğlum oldu. Çocukların bana benzemesini ise orospum, fahişem, şuh kahkahalarla, “Amcası değil mi, elbette benzeyecek!” deyip geçiştiriyor!